BEDİÜZZAMAN ONTOLOJİSİ
I.BEDİÜZZAMANIN (r.aleyh) BİLGİ
ANLAYIŞI
3.BEDİÜZZAMAN’IN (r.aleyh )BİLGİ KATEGORİSİ
Bediüzzaman
( r. aleyh) akıl, kalp, ruh ve latifeler
ile elde edilip mezcedilen bilgileri değişik isimlerle kategorilere ayırır. Bu kategorilerden
bazısını kısaca tanımlar. Bazısını ise tanımlamaz. Ancak, iyi okuyucular hem
beraber kullanıldıkları ve izafe edildikleri isimler yardımı ile hem de
risalelerin kendi mantığı içinde, hangi
kategorinin hangi manayı içerdiğini hisseder. Bunlardan bazılarını kısa
tanımları ile bazılarını ise sadece isimlerini vermekle yetineceğiz.
Dimağda
ilmin mertebeleri olduğunu söyler. Her mertebe farklı hükümlere sahiptir. Eğer
farklılıklara dikkat edilmezse, hükümler birbirine karıştırılabilir.
“ Dimağda
meratip var, birbiyle mültebis, ahkâmları muhtelif. Evvel tahayyül olur, sonra
tasavvur gelir.
Sonra
gelir taakkul, sonra tasdik ediyor, sonra iz’an oluyor, sonra gelir iltizam,
sonra gelir itikad.
İtikadın
başkadır, iltizamın başkadır. Her birinden çıkar bir halet. Salâbet itikaddan,
taassup iltizamdan, imtisal iz’andan, tasdikten iltizam, taakkulde bitaraf,
bîbehre tasavvurda, tahayyülde safsata hâsıl olur, meczine eğer olmaz
muktedir.”[1]
“
…hads ile yani, sür’at-i intikal ile hükmedecektir. “ [2]
“ …elektrik
şuası gibi olan hads-ı sadıkı geçir.”[3]
Hadsi bilgi
inansın bir konuya tüm dikkatini vererek yoğunlaşması, nefsini arındırarak
hazırlaması sonucu, o konu ile ilgili bilgilerin insanda zuhur etmesi anlamında
kullanılıyor. Zuhur mekânına göre hads-i kalbi, hads-i akli, hads-i vicdani,
zuhur şekline göre de hads-i yakini, hads-i kat’i, hads-i, imani v.b. türlere ayrılıyor.
“
…hads ile ilham, delil-i iman.”[4]
“ …
vicdan, Sanii unutamaz. Kendi nefsini inkâr etse de onu görür. Onu düşünür. Ona
müteveccihtir. Hads- ki, şimşek gibi bir sürat-i intikaldir- daima onu tahrik
eder. Hadsin mudaafı olan ilham, onu daima tenvir eder. Meyelanın mudaafı olan
arzu ve onun mudaafı olan iştiyak ve onun mudaafı olan aşk-ı İlahi, onu daima
marifet-i Zülcelale sevk eder.”[5]
Bediüzzaman (r.aleyh) nezdinde,
hads-i bilgi, tüm türleri ile bir bilgi kategorisi oluşturuyor.
“ …kıyas-ı temsilinin bir nev’i var
ki, mantığın yakini burhanından çok kuvvetlidir… Bir temsil-i cüz’i vasıtasıyla
bir hakikat-ı küllinin ucunu gösterip, hükmü o hakikate bina ediyor; o
hakikatin kanununu, bir hususi maddede gösteriyor- ta o hakikat-i uzma bilinsin
ve cüz’i maddeler ona irca edilsin… işte, sözlerde ki kıyasat-ı temsiliyeler bu
çeşittirler ki, burhan-ı kat’iy-i mantıkiden daha kuvvetli, daha yakinidirler.”[6]
“ İşte, ekser Sözlerde ki ekser
temsilat, böyle kanunların uçlarını birer cüz’i misalle göstermekle, müddeada
aynı kanunun vücuduna işaret eder. Madem temsille kanunun tahakkuku
gösteriliyor; burhan-ı mantıki gibi yakini bir surette müddeayı ispat eder.
Demek, sözlerde ki ekser temsiller birer burhan-ı yakini, birer hüccet-i katıa
hükmündedir.”[7]
Bir başka ilim türü kıyas-ı temsili
delili ile elde edilen ilimdir. Yukarda ki paragraflarda bu kategoriye
değiniliyor.
“ … kalbi içeriye girdi, akıl gözüyle
gördü ki… Kainatın ve mahlukatın şahadetlerinden çok kuvvetli bir şahadet-i
vücut ve tevhit, Allamul- Guyubdan vahiy ve ilham hakikatleriyle geliyor.
Kendini ve vücut ve vahdetini, yalnız masnularının şahadetlerine bırakmıyor.
Kendisi, kendine layık bir kelam-ı ezeli ile konuşuyor. Her yerde ilim ve
kudretiyle hazır ve nazırın kelamı dahi hadsizdir.”[8]
“ sadık ilhamlar, gerçi bir cihette
vahye benzerler ve bir nevi mükâleme-i rabbaniyedir: fakat iki fark vardır…
Vahiy gölgesizdir, safidir, havassa hastır. İlham ise gölgelidir, renkler
karışır, umumidir. Melaike ilhamları ve insan ilhamları ve hayvanat ilhamları
gibi…”[9]
İki paragrafta vahiy ve ilham
kategorisine ve özelliklerine değiniyor.
“
Demek her vicdanda şu nokta-i istinat ve nokta-i istimdat cihetinde iki
küçük pencere, Kadir-i Rahimin bargâh-ı rahmetine açılır, her vakit onunla
bakabilir.”[10]
“ Âlem-i gayb ve şahadetin nokta-i
iltisağı ve berzahı ve iki âlemden birbirine gelen seyyeratın mültekası, vicdan
denilen fıtrat-ı zişuurdur. Evet. Fıtrat ve vicdan akla açılan bir penceredir.”[11]
Vicdanın doğrudan aldığı ilimlere
işaret ediliyor.
“ Çünkü risaletin tebliğ ettiği
hakaik-i imaniyeyi, velayet bir nevi şuhud-u kalbi ve zevk-i ruhani ile
aynelyakin derecesinde görür.”[12]
Şuhud bir şeyi görme anlamına
geliyor. Bediüzzaman ( R. aleyh) hakikatleri, farklı algı organları ile
algılama, görme, anlamında kullanıyor. İmani hakikatleri görme. Şuhud kavramını
değişik isimlere izafe ederek kullanıyor. Şuhud-u akli, şuhud-u kalbi, ehl-i
şuhud, yakini şuhud gibi.
Ayrıca zevk, zevki hakikat, zevk-i
imani, zevk-i ruhani, zevk-i manevi zevk ile görme, ehl-i zevk kavramları ile,
algı organlarının tadarak, yaşayarak elde ettiği bilgi türünden bahseder.
Keşf, ehl-i keşf kavramları ile bir
başka kategoriye işaret eder.
“ …ve o enbiyaların verdikleri
haberleri aynı haberleri keşif ve zevk ve şuhud ile tasdik eden ve imza basan
yüz yirmi dört milyon evliyanın…”[13]
Bediüzzaman ( R.aleyh ) bilgi
objelerini ve objeleri algılayan organları ifade eden zengin bir literatüre sahiptir.
O bu literatür ile dinamik, yaşayan bir bilgi felsefesi oluşturur. Tüm algı
organlarının çalıştığı ve bilgi ürettiği, insanı sarsılmaz bir bilgi birikimine
ve imana ulaştıran, bir marifet, irfan metodu geliştirmiştir.
Risalelerin, insanlar üzerinde diğer
kitaplardan daha tesirli olmasının nedenini soran bir öğrencisine verdiği cevap
onun bilgi kategorilerini de özetler niteliktedir.
“ Çünkü yazılan sözler tasavvur
değil, tasdiktir. Teslim değil, imandır. Marifet değil, şehadettir, şududdur.
Taklid değil, tahkiktir. İltizam değil, izandır. Tasavvuf değil, hakikattir.
Dava değil, dava içinde burhandır.”[14]
Kendi tecrübelerinin son notasını
şöyle özetler.
“ İ’lem eyyühe’l- aziz! İnsanın
vehim, farz, hayal duygularına varıncaya kadar bütün hassaları bilahera rücu
edip bilittifak Hakka iltica ettiklerini ve batıla hiçbir ihtimal ve imkânın
kalmadığını ve kâinatın ancak ve ancak Kur’an’ın izah ettiği şekilde
bulunduğunu gördüm.”[15]
Bediüzzaman’ı ( r.aleyh ) böyle bir
metot izlemeye sevk eden sebeplerden birisi sentezci bir metot izlemesi,
ümmetin bilgi felsefesini harmanlamasıdır. O filozofların, kelamcıların,
mutasavvıfların bilgi felsefelerini sentezleyerek harmanlar.
Bir başka sebep ise ümmetin geneline hitap
etmesidir. O sadece elit bir filozof, mutasavvıf, kelamcı grubuna değil tüm
ümmete hitap eder. Bu nedenle kavramların tanımlanması, kavramların içerdiği
anlamlar, bu kavramlarla düşünülmesi, O’nun için ikincil öneme sahiptir.
Bediüzzman’ın ( r.aleyh ) geniş kitlelerce benimsenip okunmasının nedeni budur.
[1] Bediüüzaman Said Nursi,
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. Cilt, sf.323
[2] Bediüüzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı,
İşaratül- İ’caz, Nesil Yay. İstanbul 1966, II. Cilt, sf. 1242
[3] Bediüüzaman Said Nursi,
Risale-i Nur Külliyatı, Muhakemat, Nesil Yay. İstanbul 1966, II. Cilt, sf.2020
[4] Bediüüzaman Said Nursi,
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. Cilt, sf.336
[5] Bediüüzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı,
Mesnevi- i Nuriye, Nesil Yay. İstanbul 1966, II. Cilt, sf.1372
[6] Bediüüzaman Said Nursi,
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. Cilt, sf.280
[7] Bediüüzaman Said Nursi,
Risale-i Nur Külliyatı, Mektubat, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. Cilt, sf.484
[8] Bediüüzaman Said Nursi,
Risale-i Nur Külliyatı, Şualar, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. Cilt, sf.906
[9] Aynı yer.
[10] Bediüüzaman Said Nursi,
Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. Cilt, sf.316
[11] Bediüüzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı,
Mesnevi- i Nuriye, Nesil Yay. İstanbul 1966, II. Cilt, sf.1368
[12] Bediüüzaman Said Nursi,
Risale-i Nur Külliyatı, Mektubat, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. Cilt, sf.562
[13] Bediüüzaman Said Nursi, Risale-i
Nur Külliyatı, Sözler, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. Cilt, sf.55
[14] Bediüüzaman Said Nursi,
Risale-i Nur Külliyatı, Mektubat, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. Cilt, sf.527
[15] Bediüüzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı,
Mesnevi- i Nuriye, Nesil Yay. İstanbul 1966, II. Cilt, sf.1334.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder