bediüzzaman ontolojisinin mülk ve melekut kavramları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bediüzzaman ontolojisinin mülk ve melekut kavramları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Kasım 2015 Perşembe

MÜLK /MELEKÛT

BEDİÜZZAMAN’IN (r.aleyh) ONTOLOJİSİNİN KAVRAMLARI

MÜLK /MELEKÛT KAVRAMLARI
     
    Mülk ve melekût kavramları bir yandan varlığın sınırlarını ifade ederken bir yandan da Allah’ın (c.c.) kudretinin ve ilminin âleme, eşyaya taalukunu açıklamada önemli yer tutar.
     
    “ Zira âyinenin iki vechi gibi, herşeyin bir "mülk" ciheti var ki, âyinenin mülevven yüzüne benzer. Muhtelif renklere ve hâlâta medar olabilir. Biri "melekût"tur ki, âyinenin parlak yüzüne benzer. Mülk ve zahir vechinde, kudret-i Samedaniyenin izzetine ve kemaline münafî hâlât vardır. Esbab, o hâlâta hem merci, hem medar olmak için vaz'edilmişler. Fakat melekûtiyet ve hakikat canibinde, herşey şeffaftır, güzeldir. Kudretin bizzât mübaşeretine münasibdir, izzetine münafî değildir. Onun için esbab sırf zahirîdir, melekûtiyette ve hakikatte tesir-i hakikîleri yoktur.”[1]
     
    “Ve bütün eşyanın melekûtiyetleri santral gibi Hakîm, Kadîr, Mürîd, Alîm bir Vâcib-ül Vücud'un yed-i kudretindedir.”[2]
     
    “Fesübhanallah! Mülk ve melekût arasındaki hicab ne kadar incedir, aralarındaki mesafe ne kadar büyüktür. “[3]
     
    “Hem hayat, o kadar nezih ve temizdir ki; iki vechi, yani mülk ve melekûtiyet vecihleri temizdir, pâktır, şeffaftır. Dest-i kudret, esbabın perdesini vaz'etmeyerek, doğrudan doğruya mübaşeret ediyor. Fakat, sair şeylerdeki umûr-u hasiseye ve kudretin izzetine uygun gelmeyen nâpâk keyfiyat-ı zahiriyeye menşe' olmak için esbab-ı zahiriyeyi perde etmiştir.”[4]
     
     “İkinci Mes'ele ki; kudret, melekûtiyet-i eşyaya taalluk eder. Evet, kâinatın âyine gibi iki yüzü var. Biri, mülk ciheti ki; âyinenin renkli yüzüne benzer. Diğeri, melekûtiyet ciheti ki; âyinenin parlak yüzüne benzer. Mülk ciheti ise, zıdların cevelangâhıdır. Güzel çirkin, hayır şer, küçük büyük ağır kolay gibi emirlerin mahall-i vürûdudur. İşte şunun içindir ki: Sâni'-i Zülcelal esbab-ı zahiriyeyi, tasarrufat-ı kudretine perde etmiştir. Tâ dest-i kudret, zahir akla göre hasis ve nâ-lâyık emirlerle bizzât mübaşereti görünmesin. Çünki azamet ve izzet, öyle ister. Fakat o vesait ve esbaba hakikî tesir vermemiştir. Çünki vahdet-i ehadiyet öyle ister. Melekûtiyet ciheti ise, her şeyde parlaktır, temizdir. Teşahhusatın renkleri, müzahrefatları, ona karışmaz. O cihet, vasıtasız kendi Hâlıkına müteveccihtir. Onda terettüb-ü esbab, teselsül-ü ilel yoktur. Ona illiyet, ma'luliyet giremez. Eğribüğrüsü yoktur. Maniler müdahale edemezler. Zerre, şemse kardeş olur.”[5]
    
     “İ'lem Eyyühel-Aziz! Her şeyin içine melekût, dışına da mülk denir. Bu itibarla insan ile kalb, birbirine hem zarf, hem mazruf olur. Çünki insan mülk cihetiyle kalbe zarf olur. Melekût cihetiyle de mazruf olur.
     
     Bu kaide arş ile kevn hakkında da tatbik edilir. Şöyle ki: Arş; Zahir, Bâtın, Evvel, Âhir isimlerinin halita ve karışığıdır. Bu halitada dâhil olan İsm-i Zahir itibariyle arş, mülk; kevn, melekût olur. İsm-i Bâtın itibariyle arş, melekût; kevn, mülk olur. Demek arşa ism-i Zahir nazarıyla bakılırsa; kendisi zarf, kevn de mazruf olur. İsm-i Bâtın gözüyle bakılırsa; kendisi mazruf, kevn zarf olur.” [6]






[1] Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. C. sf. 121
[2] Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, M.Nuriye, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. C. sf. 1323
[3] Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, M.Nuriye, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. C. sf. 1347
[4] Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. C. sf. 226
[5] Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Sözler, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. C. sf. 236
[6] Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, M.Nuriye, Nesil Yay. İstanbul 1966, I. C. sf. 1320